Forex Petrol Analizi

Forex Petrol Analizi

Son dönemde OPEC+ toplantısında yaşanan belirsizlik petrol fiyatlarının güçlenmesine neden oluyor. Geçmişte iki iyi müttefik olan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin petrol üretim kotasında anlaşmazlık sebebi ile henüz OPEC+ toplantısında karar alınabilmiş değil.
Hatta belirsizlik o kadar yüksek ki Pazartesi gerçekleştirilmesi beklenen toplantı iptal edilmesine rağmen arka kapı diplomasisin baz almazsak resmi görüşmelere yönelik takvim belirlenmiş değil.
Peki, Suudi Arabistan ve BAE hangi konuda anlaşamıyorlar?
Öncelikle OPEC+ ülkeleri Ağustos ve Aralık ayları arasında günlük 400 bin varil üretim kesintisine yönelik görüşmelerde bulunuyor. Yalnız BAE bu miktara karşı çıkarak günlük 700 bin varil üretim artışı talep ediyor. Ayrıca üretim kotasının 3.1 milyon varilden 3.8 milyon varil
seviyesine çıkarılmasını da istiyor. Bu talepler şuan için Suudi Arabistan tarafından kabul görmüş değil. Hatta korona virüs salgınını bahane ederek 4 Temmuz tarihi itibari ile BAE’ye tüm uçak seferlerini askıya aldı. BAE ise üretim kotasının artırılmaması durumunda Mart 2020
yılında yapılan üretim kesintisi anlaşmasının 2022 yılı sonuna uzatılmasını kesinlikle reddedeceğini dile getiriyor. Mevcut gelişmeler dahilinde kısa vadede anlaşmaya yönelik umutlar zayıflamakta.
Tüm bu gelişmeler dahilinde petrol fiyatları yükseliş hareketine devam ediyor. Bu sayede Brent petrol fiyatları 78 dolar seviyesine yaklaşarak 7 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Bu yükseliş şaşırtıcı değil. Bu fiyatlamanın arz ve talep dengesizliğine yönelik beklenti kaynaklı iki nedeni
bulunuyor:

1. Pandemi etkisinden hızla sıyrılan global ekonomiler toparlanmaya devam ediyor.
Dolayısıyla petrole olan talep yüksek kalmaya devam ediyor.

2. Suudi Arabistan ve BAE arasında ki anlaşmazlık üretim artışı kararının önüne set çekiyor.
Böylelikle petrol miktarı talep ile kıyaslandığını görece düşük seyrini koruyor.

Yani arz ve talep dengesizliği talep lehine bozulmakta ve OPEC+ anlaşmazlıklar nedeni ile bu duruma şimdilik etki edemiyor.
İki ülke arasındaki derin fikir ayrılıkları petrol fiyatlarını yükseltmeye devam ederse bu durum küresel çapta fiyat istikrarına yönelik beklentileri bozacak bir hale gelebilir. Böylelikle piyasanın sıkça konuştuğu yüksek enflasyon teması yeniden devreye girebilir. Bu durumun hisse senedi endeksleri adına iyi sonuç vermeyeceği açık. Yani konu sadece OPEC+ özelinde değil. Bu bakımdan piyasanın mevcut beklentisi hala anlaşmanın gerçekleşeceği yönünde bulunuyor. Fakat anlaşma sağlanana kadar petrol fiyatlarındaki oynaklığın yükselmeye devam
edebileceğini söyleyelim. Piyasa konuşulmaya başlanan bir diğer senaryo ise BAE’nin OPEC üyeliğinden ayrılabileceği
şeklinde. Bu senaryonun olasılığını düşük gördüğümüz için mesafeli yaklaşıyoruz. Baz senaryomuz bu şekilde olmasa da böyle bir gelişmede BAE’nin tek başına üretim artışı kararı alması nedeni ile petrol fiyatlarında sert sayılabilecek düşüşler görmemiz kaçınılmaz olacak.
Güncel fiyatlamaları incelediğimizde piyasa şuan bahsedilen senaryonu benimsemiş değil. Yalnız anlaşmanın gecikmesi ya da olumsuz haberlerin gelmeye devam etmesi durumunda OPEC’in dağılma ihtimalinin sıkça konuşulmaya başlaması petrol fiyatları üzerinde baskı
volatiliteyi artırabilir.

Uzun Vadede Petrol

Uzun vadeli alçalan trend direnci 80.00 dolar seviyesinden geçiyor. Bu seviyeye yakın fiyatlamaların oluştuğunu görmemizle beraber RSI göstergesi negatif uyumsuzluk vermekte. Yani OPEC+ görüşmelerinde anlaşmanın çıkması ya da bu konuda pozitif sinyallerin üretilmesi
durumunda geri çekilmenin oluşması adına teknik görünüm uygun. Tabii görüşmelere yönelik gelişmelerin oynaklık oluşturacağı uyarısında bir kere daha bulunalım. Mevcut durumda 80.00 dolar direncinin kırılamaması ile satışların tetiklenmesi beklenebilir. Kısa vadede 8 haftalık üssel ortalamanın 72.60 desteğinde bulunduğunu söyleyelim. Yalnız fiyatlarda geri çekilmeyi
tetikleyecek gelişmelerin oluşması ile yükselen trend desteği olarak izlediğimiz 62.30 desteği ön plana çıkabilir.

Yukarı yönde fiyatlamaların devam etmesi adına 80.00 dolar kritik bir seviye. Bu direnç aşılmadan henüz uzun vadede düşüş akımı bozulmuş olmayacak. Buna karşılık 80.00 dolar üzerinde alımların kuvvetlenme ihtimali bir hayli güçlenecek. Böylelikle kısa vadede 87.00 dolar seviyesine doğru ataklar görebilirsek de 100 dolar seviyesinin önünün açılabileceğini söylemek
yanlış olmayacaktır.

Forex ve Para Politikası

Forex ve Para Politikası

Forex ve Para Politikaları yatırım yapmak isteyen yatırımcılar için başlıca inceleme konusudur. Para politikaları kısaca hükümetin sermaye piyasaları ve para piyasalarında yer alan müdahale enstrümanlarını kullanış amacını incelemek gerekir. Faiz, repo-ters repo, tahviller hükümetin piyasalara müdahil olma amaçlarıdır. Gelin beraber inceleyelim.

Türkiye’de enflasyonda son bir buçuk yılda hızlı bir artış yaşandı. Buna karşılık talep canlı kalmaya devam etti. Ekonominin belki de en geçerli yasalarından birisi olan talep yasasına göre, düşük mal olarak nitelenen mallar hariç tutulursa, fiyatı artan mala yönelik talebin düşmesi gerekir. Oysa Türkiye’de tam tersi oluyor: Fiyatlar hızla arttığı halde fiyatı yükselen mallara yönelik talep de artıyor. Çelişkili gibi görünen bu durumu açıklamak için iki değişkene yakından bakmamız gerekiyor: Enflasyon ve faiz. Mevcut enflasyon oranı resmi verilere göre yüzde 85, buna karşılık bankaların mevduata verdiği faiz yüzde 20 dolayında. TCMB’nin piyasa katılımcıları anketinde 12 ay sonrası (Kasım 2023) için beklenen enflasyon oranı yüzde 37,5. Bunu eğer genel beklenti olarak kabul edersek reel faiz [(1 + Nominal Faiz) / (1 + Beklenen Enflasyon) -1 =] yüzde eksi 12,7 çıkıyor. Bu durumda bankaya mevduat yapmak satın alma gücü kaybı yaratacağı için büyük tasarruf sahipleri gayrimenkul alımına, borsaya, otomobillerini yenisiyle değiştirmeye yönelirken, bunları alma imkânı olmayan küçük tasarruf sahipleri ileride daha da artacağını düşündüğü malları satın alıp stoklamaya ve kısmen borsaya yöneliyor. Özetle Türkiye’de ortaya çıkan bu faiz enflasyon tutarsızlığı nedeniyle bir çeşit paradan kaçış süreci yaşanıyor ve bu süreç enflasyonu da körüklüyor. Olayı analiz edemeyenler, piyasa ekonomisinde hiçbir değeri olmayan ‘fahiş fiyat’ söylemine inanarak hep birlikte marketleri suçlamaya yöneliyor.

Son döneme kadar tasarruf sahiplerinin bir bölümü anaparayı korumak için döviz alımına da yöneliyordu, bankaların döviz mevduatı tutması cezalandırılmaya başlayınca bankaların müşterilerini farklı alanlara yönlendirmesi sonucu dövize talep eskisine göre düştü.

Faiz yükseldikçe tahvile yönelik talep artarken borsaya yönelik talep düşer. Bizde faiz, enflasyonun çok gerisinde olduğu için tahvil ve bonoya yönelik kişi ve şirket talebi yok denecek kadar düşük kalıyor. Buna karşılık bankalar, açtıkları kredilerle tahvil alımları arasında mevzuatla kurulan zorunlu bir ilişki nedeniyle düşük faizli olmasına karşılık bu tahvilleri almak zorunda kalıyorlar. Bir başka deyişle satılıyor görünen düşük faizli tahviller, tümüyle ‘baskı altında oluşmuş talepten’ kaynaklanıyor.

Faizlerin, enflasyonun çok altında kalması sonucu gerçek kişiler ve şirketler fazla fonlarını borsaya yatırmayı tercih ediyor. Son dönemlerde borsada ortaya çıkan normal dışı yükselişler tümüyle bu ‘yönlendirilmiş talepten’ kaynaklanıyor. Bir derenin yatağını değiştirmek için önüne bir duvar yaparsanız dere başka tarafa doğru akmaya başlar. Aşağı yukarı borsada olan budur. Borsayı hiç düşünmemiş olanlar bile faizden getiri elde edemeyeceğini, anaparasını koruyamayacağını görünce tasarrufunu hisse senetlerine yatırmaya yöneliyor ve o nedenle hisse senetlerinin değerleri, dolayısıyla BIST 100 endeksi fırlayıp gidiyor.

Bu zorlama ekonomi politikası şimdilik tüketim ağırlıklı büyümeye ve istihdama destek oluyor gibi görünse de başta gayrimenkul ve borsa olmak üzere çeşitli alanlarda balonlar oluşmasına yol açıyor.

Böyle bir ortamda ‘borsa rekorlara doymuyor, demek ki ekonomi iyi gidiyor’ demek gerçekçi değil. Günü gelip de faiz enflasyon düzeyine çıkarılmak zorunda kalınınca o rekorlara doymayan borsadaki hisse değerleri ve gayrimenkul fiyatları bu kez çöküşlere doymaz hale gelecek.

Forex İçin Enflasyonun Önemi

Forex İçin Enflasyon Önemi

Enflasyon, mal ve hizmetlerin fiyatlarındaki düzenli artışa bağlı olarak alım gücünüzün düşmesi ya da başka bir deyişle fiyatlar genel düzeyinin sürekli olarak artış göstermesi ve buna bağlı olarak paranızın değerinin azalmasıdır.

Tek seferlik genel bir fiyat artışı ya da yalnızca belirli bir malın fiyatının yükselmesi, hesaplama yaparken dikkate alınacak unsurlar değildir. Fiyatlardaki artış düzeyi belirlenirken pek çok mal ve hizmet hesaba katılır ve fiyatların düzenli olarak yükselişi değerlendirilir.

Enflasyon Nasıl Hesaplanır?

Enflasyon oranı, farklı amaçlara hizmet eden pek çok mal ve hizmetin belirli endeksler doğrultusunda resmi istatistik kurumlarınca hesaplanması ile tespit edilir. Bu hesaplamalar belirli periyodlar baz alınarak yapılır. Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi, Hizmet Üretici Fiyat Endeksi gibi endeksler üzerinden de hesaplama yapılsa da en temel iki endeks Tüketici Fiyat Endeksi ve Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksidir.

Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) Nedir?

TÜFE, standart bir hanenin farklı alanlarda satın alabileceği mal ve hizmetlerin fiyatlarındakiartışın oranını ifade eder. TÜİK’in Şubat 2022 raporuna göre Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) yıllık %54,44 artarken, aylık %4,81 artmıştır. Yani endeks çerçevesinde gözlemlenen ürünler ortalama olarak bir önceki yılın şubat ayına oranla %54,44 daha pahalı hale gelmiştir.

Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) Nedir?

Yİ-ÜFE, yurt içi pazarda satılmak üzere üretimi yapılan mal ve hizmetlerin üreticiye olan maliyetlerindeki değişimi ifade eder. TÜİK’in şubat 2022 raporuna göre Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) yıllık %105,01 artarken, aylık %7,22 artmıştır. Yani çeşitli alanlarda yapılan araştırma doğrultusunda yurt içi pazarında satılmak üzere üretim gerçekleştiren ürünlerin maliyeti geçen yılın şubat ayına göre %105.01 artmıştır.

Enflasyon Oranını Artıran Faktörler Nelerdir?

Enflasyon, bir dizi fiziksel ve psikolojik koşulun sonucu olarak artabilir. Tüketici taleplerinin artması, maliyeti etkileyen gelişmeler, piyasadaki para arzı ve toplumun enflasyona yönelik beklentileri, enflasyonu artıran temel nedenlerdir.

Talep enflasyonu

Talep enflasyonu, piyasalara sunulan mal ve hizmetlerden daha fazlasının tüketici tarafından talep edilmesi sonucu oluşur. Üreticiler mal ve hizmet arzında yetersiz kalır, ürünlere ulaşmak daha zor hale gelir. Bu da aylık ve yıllık enflasyonu yükseltir.

Maliyet Enflasyonu

Maliyet enflasyonu, mal ve hizmet üretimi esnasında kullanılan ham maddelerin ya da iş gücünün maliyetinin yükselmesi sonucunda arzın azaldığı durumlarda oluşur. Afetler, ambargolar, ticari politika değişimleri gibi pek çok neden, maliyet enflasyonuna sebep olabilir.

Para Arzı

Piyasaya arz edilen paranın talep edilen miktardan fazla olması, mal ve hizmetlere olan talepte bir artışa sebep olur. Bu talep artışını karşılamak adına üreticiler ek yatırımlar yapma ihtiyacı duyarlar. Yeni yatırımlar da üreticinin daha fazla harcama yapmasına, buna bağlı olarak da ürün ve fiyatlarda yükselişe sebep olur.

Enflasyon Beklentisi

Üretici ve tüketicinin, fiyatların artacağını öngörerek, ekonomik beklentilerini buna göre kurgulaması, fiyat artışını besler. Bu beklenti, satın alma gücünde düşüş olmasını istemeyen çalışanların daha yüksek ücret talep etmesi, bu talebi karşılayan tüketicilerin maliyetinin artması ve bu maliyeti karşılamak için fiyatların artması şeklinde ilerleyen bir döngüyü tetikler. Bu döngü, fiyatların seviyesini bir kartopu gibi adım adım büyütür.

Enflasyon türleri

Ilımlı Enflasyon

Mal ve hizmetlerin fiyatlarında düşük miktarda bir artış varsa bu artışa ılımlı enflasyon adı verilir. Ülkelerin içinde bulunduğu durum ve koşullara göre ılımlı olarak tanımlanabilecek enflasyon oranı değişir. Fiyatlardaki yüksek artışın ülke ekonomisinde yaratabileceği olumsuz etkiler bu türde çok az görülür ya da görülmez.

Yüksek Enflasyon

Mal ve hizmetlerin fiyatlarının, ülke ekonomisini olumsuz etkileyebilecek seviyede artışı yüksek enflasyon anlamına gelir. Fiyatların hızla yükselmesine bağlı olarak paranın değeri belirsizleşebilir ve farklı yatırım araçlarına yönelim gerçekleşebilir.

Hiperenflasyon

Genellikle olağanüstü şartlara bağlı olarak fiyatların çok dar zaman aralıklarında bile aşırı arttığı durumlarda meydana gelen bir enflasyon türüdür. Yıllık ve aylık gibi geniş tutulan hesaplama aralıkları gitgide düşer ve para birimi hızla değerini yitirmeye hatta işlevsizleşmeye başlar. Bu durum pek çok ticari faaliyetin yabancı para birimleri referans alınarak gerçekleşmesine ve bu para birimlerine olan talebin artmasına sebep olur. Bu tür gelişmelerin ülke ekonomisi üzerindeki olumsuz etkileri oldukça yüksektir.

Enflasyonun Etkileri

Enflasyonun türü, etkisinin büyüklüğünü belirler. Hiperenflasyon seviyesine ilerledikçe, olumsuz etkileri de artar. Bu olumsuz etkilerden bazıları şunlardır:

  • Mal ve hizmetlerin fiyatlarının yükselmesi, aynı gelir ile çok daha az ürün satın alınabilmesi anlamına gelir. Bu sebeple eğer gelirler aynı ölçüde artmıyorsa alım gücünde ciddi bir düşüş yaşanabilir.
  • Para biriminin yaşadığı değer kaybı, yerel para birimi üzerinden yapılan yatırımlara oldukça temkinli yaklaşılmasına sebep olur. Bunun sonucu olarak da yatırımlar azalır. Bu duruma engel olmak için devletler çeşitli önlemler alabilir. Ülkemizde yakın zamanda devreye giren kur korumalı mevduat hesabı, bu konuda alınan önlemlerden biridir.
  • Aynı zamanda tasarruflarda da azalma görülür, çünkü gelecekte fiyatının artacağı öngörülen ürün için tüketici zaman kaybetmek istemez. Tasarrufların azalması çoğu zaman istenmeyen bir durumdur.
  • Hem sektörler arasında hem de halk içinde gelir dağılımındaki düzensizlik artar, sabit maaşlı çalışanların enflasyon düzeyinde gelir artışı sağlayamaması satın alım güçlerinde ciddi düşüşe sebep olabilir. Fiyat artışının az etkilediği gelir gruplarındaki insanların alım gücü görece yükselir. Sektörlerin bazıları da artan fiyatlara bağlı olarak daha fazla pay elde ederken bazı sektörlerde talep çok azalabilir ve ciddi gelir kayıpları yaşanabilir.

Enflasyonun Piyasalara Etkisi

Enflasyonun sonucu olarak yerel para birimi, yabancı para birimlerine karşı değer kaybeder. Bu da döviz yatırımlarına olan ilgiyi artırır. Yerel para birimine olan güvenin ciddi miktarda azalması, parasının değerini korumak isteyen yatırımcıların başka finansal ürünlere yönelmesi anlamına gelir. 

Bu koşullar yatırımcı psikolojisini etkiler ve piyasalara olan ilgi canlanır. Güvenilir finansal ürünlerin ticaretiyle ya da bu ürünlere yatırım yaparak ticari kazanç elde etmek isteyen aktörler, piyasaların yönünü direkt olarak etkiler.

Enflasyonun Piyasalara Olan Etkisinden Korunmak

Enflasyonun yükseldiği dönemlerde riskleri minimuma indirmek ve maksimum ticari kazancı garanti altına almak kritik önem taşır.

Yatırımlarınızı düzenli takip edebileceğiniz, piyasa verilerini izleyebileceğiniz, haberlere ve analizlere ulaşabileceğiniz bir çözüm ortağı, ekonomik koşulların yarattığı belirsizlik ortamında güvenle hareket etmenize olanak sağlar.

Forex ve Para Piyasaları

Forex ve Para Piyasaları

Forex ve Para piyasalarını bu yazıda kısaca inceleyeceğiz.Kısa vadeli yani vadesi en çok bir yıl olan fon arz ve talebinin karşılaştığı, şirketlerin, devletin ve bireylerin kısa vadeli borç aldıkları veya verdikleri piyasalara para piyasasındenir. En fazla vade 1 yıl olmasına karşın ortalama vade süreleri genellikle 1 ile 120 gün arasında değişir. Para piyasaların ekonomideki en önemli görevleri ekonomik
birimlerin nakit pozisyonlarını zaman ve miktar yönünden ayarlamalarına katkı sağlamasıdır.
Para Piyasalarının Başlıca Enstrümanları;
 Hazine Bonoları
 Ticari Krediler
 Repo-Ters Repo
 Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler
 Finansman Bonoları
Hazine Bonoları: Devletin kısa vadeli fon ihtiyacını karşılamak için döviz veya
yerel para cinsinden çıkardığı iç borçlanma senetleridir.

Repo- Ters Repo: Bono ve tahvil gibi sabit getirili bir menkul kıymetin, belirli bir
süre sonunda önceden tespit edilmiş şartlarla geri alma taahhüdünde bulunarak
satımıdır. Menkul kıymeti geri satmak üzere alan taraf da ters repo yapmış olur.
Ticari Krediler: Satıcı kredileri olarak da ifade edilen ticari krediler işletmeler
tarafından sıklıkla kullanılan kısa vadeli fon kaynaklarıdır.
Finansman Bonoları: İşletmelerin kısa vadeli fon ihtiyaçlarını karşılamak için
çıkardıkları teminatsız borçlanma senetleridir. Finansman bonoları genellikle büyük ve
itibarlı işletmeler tarafından çıkarılmaktadır.
Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler: İşetmelerin fon ihtiyaçlarını karşılamak için
alacaklarını ve sabit varlıklarını karşılık göstererek çıkardıkları menkul kıymetlere
‘Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler’ denir.
Para Piyasasının Temel Kurumları
 Ticari Bankalar
 Katılım Bankaları
 Merkez Bankaları

Sermaye Piyasaları
Sermaye Piyasası orta, uzun vadeli fonların arz ve talebinin karşılaştığı piyasalardır.
Hisse senedi, tahvil ve benzeri pazarlanabilir menkul kıymetlerin alınıp satıldığı
örgütlenmiş ve uzmanlaşmış finansal piyasalardır. Sermaye piyasasının bir ülke için
önemi, tasarrufların menkul kıymetler aracılığı ile işletmelere ve ekonomiye
aktarılmasını sağlamasıdır. Kısacası atıl bir varlık kenarda kalmayacak her şey
ekonomide değer edileceği şekilde kullanılacaktır.
Birincil ve İkincil Sermaye Piyasaları
Birincil sermaye piyasası, menkul kıymetlerin ilk kez alınıp satıldığı piyasalardır.
Ekonomideki tasarrufların firmaların ve devletin finansmanı amacıyla dağıtımın
yapıldığı bir yer olarak kabul edilen birincil piyasaların en önemli fonksiyonu; menkul
kıymetlerin satışı sonucunda ihraççı kuruluşların bünyelerine taze para olarak yeni
sermaye girişi sağlamalarıdır. İkincil sermaye piyasaları ise, daha önceden alım
satıma konu olmuş menkul kıymetlerin el değiştirdiği piyasalardır.

Sermaye Piyasaları Araçları
 Menkul Kıymetler
 Diğer Sermaye Piyasası Araçları
 Türev Araçlar

 Varantlar

Menkul Kıymetler: Para, çek, poliçe ve bono hariç olmak üzere; paylar, pay benzeri diğer kıymetler ile söz konusu paylara ilişkin depo
sertifikalarını ve Borçlanma araçları veya menkul kıymetleştirilmiş varlık ve gelirlere
dayalı borçlanma araçları ile söz konusu kıymetlere ilişkin depo sertifikaları olarak
tanımlanmıştır.
Diğer Sermaye Piyasası Araçları: Borçlanma Araçları yani, Tahviller, paya
dönüştürülebilir tahviller, değiştirilebilir tahviller, finansman bonoları.
Türev Araçlar: Türev Araçlar, dayanak varlığın getirisine bağlı olarak getiri elde
edilmesini sağlayan bir finansal araçtır. Türevden kasıt bir başka menkul kıymetin
değerine bağlı olarak fiyatı belirlenen araçlardır. Vadeli satım sözleşmeleri, vadeli
işlem sözleşmeleri, swap ve opsiyonlardır.
Varantlar: Elinde bulunduran kişiye dayanak varlığı ya da göstergeyi, önceden
belirlenen bir fiyattan, belirli bir tarihe kadar alma veya satma hakkı veren ve bu
hakkın kaydi teslimat ya da nakit uzlaşı ile kullanıldığı menkul kıymet niteliğinde bir
araç olarak tanımlanmaktadır.

Para Piyasası Sermaye Piyasası Karşılaştırması
Para piyasaları ve sermaye piyasalarının en temel ayrımı vade süreleridir. Para
piyasasında vadeler kısa süreli en fazla 1 yıl sürerken sermaye piyasalarında bu süre
orta uzun vadeli işlemleri kapsar. Hatta denebilir ki azami süre sonsuza kadar gidebilir.
Para piyasaları enstrümanları kısa süreli hazine bonoları, mevduat sertifikaları,
bankerin kabulü, ticari gazeteler, repo-ters repo, gibi işlemlerdir. Bundan kaynaklı
daha düşük risk içerir ve menkul kıymet sahiplerine ödenen faizin daha düşük olması
gibi durumlar söz konusudur.
Sermaye piyasaları ise borç sermayesi ve hisse senedi, tahvil, opsiyon, vadeli işlemler
gibi öz sermaye kullanımıyla uzun vadeli finansman sağlar. Sermaye piyasalarının
kapsamı para piyasalarına göre çok daha geniştir. Borsalardan ve karşı pazarlar
üzerinden organize platformlardan oluşmaktadır. Birincil piyasa, ikincil piyasa,
kısmen dahil edilebilir üçüncü ve dördüncü piyasalardan oluşmaktadır.  Sermaye
piyasaları, işlem gören menkul kıymetlerin iyi kredi derecelendirmelerine sahip
olmasını sağlamak için Menkul Kıymetler ve Mübadele Komisyonu'nun sıkı
düzenlemeleri altındadır, böylece dolandırıcılık oluşabilir. Günümüzde henüz bir
zemine oturmamış kripto para borsaları da bu konu altında incelenebilir. SEC
tarafından Ripple (Xrp) coinine açılmış menkul kıymet davası da bu başlık altında
incelenebilir.

2023 Enflasyon Beklentisi

2023 Enflasyon Beklentisi

İki tür enflasyon var: Talep enflasyonu, maliyet enflasyonu. Eğer bir ekonomide para, maldan çoksa o zaman talep enflasyonu oluşur. Yani ekonominin üretip de piyasaya arz ettiği mal ve hizmetler, insanların bunları satın almak için sahip olduğu imkânlardan daha az ise o zaman fiyatlar yükselir. Bunu önlemenin iki yolu vardır: Üretimi artırmak ve/veya faizi artırmak. Üretimi artırmak kısa vadede kolay değildir, yeni yatırımlar gerektirir. O zaman faizi artırarak insanların ellerindeki parayı harcamayıp tasarruf etmesini sağlamak yani talebi kısmak gerekir. Maliyet enflasyonu; üretimde kullanılan faktörlerin ve girdilerin fiyatlarının artmasıyla oluşur. Ücretler, kiralar, faizler ya da girdi olarak kullanılan petrol, doğal gaz, elektrik, hammadde, yarı mamul maddelerin fiyatları artmışsa maliyetler artmaya, fiyatlara yansımaya ve dolayısıyla enflasyonu yükseltmeye başlar. Maliyet enflasyonunu önlemek bir ölçüde bizim elimizdedir bir ölçüde değildir. Örneğin enerji fiyatları artmışsa ve biz bunları ithal ediyorsak o zaman karşımıza maliyet enflasyonunun özel bir hali olan ‘ithal edilmiş enflasyon’ çıkar.

Türkiye’de son yıllarda yaşadığımız enflasyonun altında bizim gibi dolarizasyon etkisindeki ülkelerde maliyet enflasyonunun bir nedeni olan ulusal paranın dış değer kaybı çok önemli bir yer tutuyor. Türkiye’nin risklerinin yükselmesi nedeniyle TL, yabancı paralar karşısında hızla değer kaybediyor. TCMB’nin faiz indirimine başladığı Eylül 2021’den bugüne kadar TL’nin Dolara karşı değer kaybı yüzde 52, aynı dönemde enflasyondaki artış 3,4 kat olmuş.

Aşağıdaki grafik Türkiye’nin faizi düşürerek enflasyonu düşürme deneyiminin sonucu olarak gelinen bugünkü durumu gösteriyor (grafikte kullanılan verilerden enflasyon verileri TÜİK’den, TCMB faizi verileri de TCMB sitesinden alınmıştır):

Görüleceği gibi TCMB’nin faizi düşürerek başladığı enflasyonu düşürme girişimi tam tersine enflasyonu artırmakla sonuçlanmış bulunuyor. Bununla birlikte Ocak başından itibaren enflasyonda peş peşe düşüşler yaşanacak. Yaşanacak bu düşüşlerin tümüyle baz etkisiyle ortaya çıkacak bir gelişme olacağını, uygulanan yaklaşımla bir ilgisinin kurulamayacağını, şimdiden belirtelim.

Aynı dönemde, bizim kadar olmasa da kendi ölçülerine göre yüksek enflasyon sorunu yaşamaya başlayan ABD’de, merkez bankası (Fed) faiz artırımına girişmiştir. Oradaki gelişmeleri de aşağıdaki grafikte sunuyorum (grafikte kullanılan verilerden enflasyon verileri www.tradingeconomics.com , Fed faizi verileri de Fed’in sitesinden alınmıştır):

Eylül 2021 ile Mart 2022 arasında enflasyondaki yükselişi, büyüme düşmesin diye faizi artırmayarak yönetmeye çalışan Fed, bunun olmayacağını görünce Mart ayında faizi artırmaya başladı. İlk iki artış 0,50 puandı ve fazlaca etkili olmadı. Üçüncü artış 1 puana yükselip, sonrakiler de 0,75 puan olarak devam edince enflasyon düşüşe geçti. Fed’in faiz artırımındaki zaman kaybı yaklaşık beş aydır. Eğer faiz artırımına 2021 yılının son çeyreğinde başlasaydı enflasyon bugün muhtemelen yüzde 4 – 5 arasında olacaktı. Avrupa Merkez Bankası, resesyon korkusu nedeniyle faiz artırımına başlamakta çok daha geç kaldığı ve hala düşük oranlarda artış yaptığı için enflasyon oranı yüzde 10,6’da bulunuyor ve yükselmeye devam ediyor.

Bir örnek de Rusya’dan verelim. Ukrayna savaşı başlamadan önce Rusya’da enflasyon yüzde 9,2, Merkez bankası faizi de yüzde 8,5 idi. Savaş başlayınca enflasyon yüzde 17,8’e fırladı. Rusya Merkez Bankası faizi yüzde 20’ye yükseltti. Bu ani reaksiyon sonucu enflasyon hızla düşmeye başladı. Enflasyon düştükçe Rusya Merkez Bankası faizi de düşürdü. Bugün enflasyon yüzde 12,6, Merkez Bankası faizi de yüzde 7,5.

Ocak Ayından İtibaren Enflasyon Düşecek Sakın Şaşırmayın

Gemlik ilçesine doğru yaklaşırken bir tabela görürsünüz, üzerinde şöyle bir yazı: “Gemlik’e doğru denizi göreceksin sakın şaşırma.” Orhan Veli’nin şiirinden alınmış bu dizeyi okusanız bile denizi görünce yine de şaşırırsınız. Bugünden söyleyelim: “Ocak ayı başında enflasyonda hızlı bir düşüş göreceksiniz ve düşüş Hazirana kadar sürecek sakın şaşırmayın.”

Ne demek istediğimi açıklamak için öncelikle geçen yılın Aralık ayından bu yılın Haziran ayına kadar gerçekleşen aylık enflasyon oranlarını gösteren bir tablo sunayım (veriler TÜİK, Tüketici Fiyat Endeksi Haber Bülteni, Ekim 2022 ve ekleri.)

Tabloda yer alan aylık enflasyon oranları Aralık 2021’den itibaren Mayıs 2022’ye kadar gerçekleşen aylık enflasyon oranlarıdır. Bunların toplamı 45,18’dir. Kasım 2022 itibarıyla 12 aylık enflasyon oranı yüzde 84,39 olarak gerçekleşmiş bulunuyor. Aralık ayından itibaren aylık enflasyon oranlarının yüzde 2 olacağını varsayalım. Bu durumda 2021 Aralık – 2022 Mayıs arasında gerçekleşen 45,18 puan endeksten çıkacak yerine yeni gerçekleşme olarak tahmin ettiğimiz yüzde 12 oranı girecek demektir (tablonun son sütunu.) Bu hesaba göre Mayıs 2023’de yani seçimden bir ay önce 12 aylık enflasyon oranı kabaca yüzde 50’ler düzeyine gerilemiş olacaktır (hesaplama endeks değerleri üzerinden yapılır ama burada olayı basitleştirmek için biraz hatalı bir hesaplamayı göze alarak böyle bir gösterimi seçtim.) Böylece iktidar, seçime girerken enflasyonu 35 – 40 puan düşürme başarısını ve faizi düşürerek enflasyonun nasıl düşürüldüğünün öyküsünü anlatma aşamasına gelecektir. Geçmiş deneyimlerimizden hareketle çoğunluğun bu geçmişi unutacağını, enflasyonu yüzde 19’dan yüzde 85’e kimin, hangi yanlış politikayla çıkardığını sormak yerine enflasyondaki düşüşe odaklanacağını söyleyebiliriz.

Ekonomi ve finans bilimlerinde bu anormal iniş veya çıkışlardan sonra normal duruma dönüşe baz etkisiyle oluşan değişim ya da kısaca ‘baz etkisi’ adı veriliyor. İki dönem arasındaki değişim hesaplanırken, değişime esas alınan dönemde normalden önemli ölçüde düşük veya yüksek bir gerçekleşme olmuş ve karşılaştırılan dönemde aynı anormallik tekrarlanmamışsa bu kez gerçekleşme normal düzeyde oluşacak ve söz konusu göstergede hızlı bir düşüş ya da artış ortaya çıkacaktır. Baz etkisini bir örnekle açıklayalım. Aralık 2021’de aylık enflasyonun yüzde 13,58 ile anormal bir artış gösterdiği dönemi başlangıç dönemi olarak alalım. 2022 yılı Aralık ayı normale döndüğü için enflasyonda yüzde 3 oranlı bir artış olduğunu varsayalım. Bu durumda iki dönem arasındaki 10,58 puanlık eksi fark 12 aylık enflasyonda 10 puan dolayında düşüşe yol açacaktır. İşte bu şekilde anormal bir durumdan normal bir duruma geçilirken oluşan farklara baz etkisi deniyor.

Enflasyonun 2021 Eylül ayında yıllık yüzde 19’dan başlayıp 2022 yılı Kasım ayında yüzde 85,51’e yükselmesinin nedeni faizi düşürmeye yönelik yanlış para politikasıdır ve ülke ekonomisini bir yılda inanılmayacak derecede pahalı hale getirmiştir. Öte yandan bu yanlış para politikasını sürdürebilmek için sürekli olarak kura müdahale etmek üzere döviz satışı yapılması gerekmiş ve milyarlarca dolarlık döviz satışı yapılmıştır. Bunun bir yansıması Merkez Bankası finansal tablolarından hesaplanan swap hariç net döviz rezervlerinde görülebilir. Bu gösterge uzun bir süredir eksi 50 – 60 milyar dolar arasında seyretmektedir.

Dikkat çekmek istediğimiz konu şudur: Önümüzdeki dönemde enflasyonda yaşanacak düşüşün faiz indirimiyle hiçbir ilgisi olmayacak tamamen baz etkisiyle ortaya çıkacaktır. Bu düşüş Enflasyonda oluşacak bu düşüşe karşın hayat pahalılığı devam edecek ve vatandaşın sandığı gibi fiyatlar düşmeyecek, daha yavaş artmaya devam edecektir. Bugünkü yapısına baktığımızda, enflasyonun, baz etkisi ve dövize müdahale yoluyla düşmesinin sınırı yüzde 30’lar gibi görünüyor. Enflasyonun bu direnç sınırının altına düşürülebilmesi için toplumun geleceğin daha iyi olacağına, ekonomide doğru adımlar atılacağına ikna edilmesine ve yapısal reformların başlatılmasına gerek vardır. Bunun dışındaki söylemler hayal tüccarlığıdır.

Para Piyasası Sermaye Piyasası Karşılaştırması

Para Piyasası Sermaye Piyasası Karşılaştırması

Sanayi devriminden sonra bugüne değin ekonomide yaşanan dönüşüm, gelinen noktada uluslararası para ve sermaye piyasalarını ekonominin bütünü içinde merkeze taşımıştır diyebiliriz. Bu makalede para piyasalarını ve kapsamını, sermaye piyasaları ve kapsamını ele alıp karşılaştırmalı analizini yapacağız.

Para Piyasaları

Kısa vadeli yani vadesi en çok bir yıl olan fon arz ve talebinin karşılaştığı, şirketlerin, devletin ve bireylerin kısa vadeli borç aldıkları veya verdikleri piyasalara para piyasası denir. En fazla vade 1 yıl olmasına karşın ortalama vade süreleri genellikle 1 ile 120 gün arasında değişir. Para piyasaların ekonomideki en önemli görevleri ekonomik birimlerin nakit pozisyonlarını zaman ve miktar yönünden ayarlamalarına katkı sağlamasıdır.

Para Piyasalarının Başlıca Enstrümanları;

  • Hazine Bonoları
  • Ticari Krediler
  • Repo-Ters Repo
  • Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler
  • Finansman Bonoları

Hazine Bonoları: Devletin kısa vadeli fon ihtiyacını karşılamak için döviz veya yerel para cinsinden çıkardığı iç borçlanma senetleridir.

Repo- Ters Repo: Bono ve tahvil gibi sabit getirili bir menkul kıymetin, belirli bir süre sonunda önceden tespit edilmiş şartlarla geri alma taahhüdünde bulunarak satımıdır. Menkul kıymeti geri satmak üzere alan taraf da ters repo yapmış olur.

Ticari Krediler: Satıcı kredileri olarak da ifade edilen ticari krediler işletmeler tarafından sıklıkla kullanılan kısa vadeli fon kaynaklarıdır.

Finansman Bonoları: İşletmelerin kısa vadeli fon ihtiyaçlarını karşılamak için çıkardıkları teminatsız borçlanma senetleridir. Finansman bonoları genellikle büyük ve itibarlı işletmeler tarafından çıkarılmaktadır.

Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler: 3İşetmelerin fon ihtiyaçlarını karşılamak için alacaklarını ve sabit varlıklarını karşılık göstererek çıkardıkları menkul kıymetlere “Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler” denir.

Para Piyasasının Temel Kurumları

  • Ticari Bankalar
  • Katılım Bankaları
  • Merkez Bankaları

 

Sermaye Piyasaları

Sermaye Piyasası orta, uzun vadeli fonların arz ve talebinin karşılaştığı piyasalardır. Hisse senedi, tahvil ve benzeri pazarlanabilir menkul kıymetlerin alınıp satıldığı örgütlenmiş ve uzmanlaşmış finansal piyasalardır. Sermaye piyasasının bir ülke için önemi, tasarrufların menkul kıymetler aracılığı ile işletmelere ve ekonomiye aktarılmasını sağlamasıdır. Kısacası atıl bir varlık kenarda kalmayacak her şey ekonomide değer edileceği şekilde kullanılacaktır.

Birincil ve İkincil Sermaye Piyasaları

Birincil sermaye piyasası, menkul kıymetlerin ilk kez alınıp satıldığı piyasalardır. Ekonomideki tasarrufların firmaların ve devletin finansmanı amacıyla dağıtımın yapıldığı bir yer olarak kabul edilen birincil piyasaların en önemli fonksiyonu; menkul kıymetlerin satışı sonucunda ihraççı kuruluşların bünyelerine taze para olarak yeni sermaye girişi sağlamalarıdır. İkincil sermaye piyasaları ise, daha önceden alım satıma konu olmuş menkul kıymetlerin el değiştirdiği piyasalardır.

Sermaye Piyasaları Araçları

  • Menkul Kıymetler
  • Diğer Sermaye Piyasası Araçları
  • Türev Araçlar
  • Varantlar

Menkul Kıymetler: Para, çek, poliçe ve bono hariç olmak üzere; paylar, pay benzeri diğer kıymetler ile söz konusu paylara ilişkin depo sertifikalarını ve Borçlanma araçları veya menkul kıymetleştirilmiş varlık ve gelirlere dayalı borçlanma araçları ile söz konusu kıymetlere ilişkin depo sertifikaları olarak tanımlanmıştır.

Diğer Sermaye Piyasası Araçları: Borçlanma Araçları yani, Tahviller, paya dönüştürülebilir tahviller, değiştirilebilir tahviller, finansman bonoları.

Türev Araçlar: Türev Araçlar, dayanak varlığın getirisine bağlı olarak getiri elde edilmesini sağlayan bir finansal araçtır. Türevden kasıt bir başka menkul kıymetin değerine bağlı olarak fiyatı belirlenen araçlardır. Vadeli satım sözleşmeleri, vadeli işlem sözleşmeleri, swap ve opsiyonlardır.

Varantlar: Elinde bulunduran kişiye dayanak varlığı ya da göstergeyi, önceden belirlenen bir fiyattan, belirli bir tarihe kadar alma veya satma hakkı veren ve bu hakkın kaydi teslimat ya da nakit uzlaşı ile kullanıldığı menkul kıymet niteliğinde bir araç olarak tanımlanmaktadır.

Forex’de Algoritmik İşlem

Forex’de Algoritmik İşlem

Forex’de algoritmik işlem büyük balinaların sıkça kullandığı bir yöntemdir. Bunun nedeni alış ve sarışlarda tahtası hızlı hareket eden bir enstrümanda işlem yapmak genel itibariyle zordur. Öte yandan sürekli ekran başında olmayı gerektirir fakat algoritmik işlem bu açıdan binlerce işlemi hızlıca açıp-kapayabilir ve bunun için ekran başında olmanı dahi gerekmez.

Günümüzde borsada yatırım yapan veya yapmak isteyen yatırımcıların merak ettiği konuların başında algoritmik işlem nedir , otomatik alım satım nasıl yapılır soruları yer alıyor. Bu yazımızda sorularınızın cevabını bulacaksınız.

Gelişen ve dönüşen teknoloji finansal piyasalara da çeşitli avantajlar sağladı. Saniyelerin bile oldukça önemli olduğu finansal piyasalarda yatırımcıların manuel ( el ile ) işlem yapmaları birtakım gecikmelere neden olabilmektedir.  Algoritmik işlemler ile de bu sorunun önüne geçildi.

Algoritmik işlem; alım satımı yapılacak olan ilgili finansal enstrümanın anlık veya kümülatif verilerin yardımı ile bilgisayar programları kullanılarak zaman, miktar, fiyat ve diğer değişkenlerin kullanılması ile gerçekleştirilen otomatik al sat işlemlerine denir. Algoritmalar ile insan kaynaklı duygu ve hissiyata dayalı karar verme durumunu ortadan kaldırıp, algoritmik bileşenler ile trade yapmasını sağlamaktadır.

Sermaye piyasasında yüzlerce verinin aktığı ve birbirini etkileyen bu yapıda algoritmalar bir yol haritası ortaya çıkararak müşterilerin daha yüksek trade yapma olanağı sunmaktadır.

Algoritmik İşlemin Faydaları Nedir?

Doğruluğunu önceden test edip, zaaflarını, iyi yanlarını, kötü yanlarını bildiğiniz, stop seviyelerini iz süren stop yöntemlerini belirlediğiniz bir algoritma sayesinde, kullanıcısını kaos ortamından kurtulmasını sağlamaktadır.

Geçmiş verileri göz önüne alarak işlem yapabilmenizi sağlayan algoritmik trade koşul gerçekleştiği gibi çalışmaya başlamaktadır. Değişik stratejiler sunmasıyla birlikte yatırımcıların ekran başında beklemelerinin de önüne geçer.

Fed Yatırım Algoritmik İşlemler

Fed Yatırım, ile yapacağınız algoritmik  işlemlerde herhangi bir yazılım dili bilmenize gerek yoktur. Tek satır kod yazmadan, yatırımcılara kendi teknik analiz stratejilerini, spot/vadeli ve vadeli/vadeli enstrümanla arasında arbitraj takibi ile otomatik işlemler yapmayı,fiyat hedefine dayalı otomatik alım satım robotlarını, sadece birkaç saniye içinde backtest (geçmiş performans testi),senet tarama, sistem tarama ve optimizasyon yapma imkanı sunan piyasa ürünüdür.

Kiyosaki: “Esas Çöküş Şimdi Başlıyor”

Kiyosaki: “Esas Çöküş Şimdi Başlıyor”

Kripto para dünyasının önemli isimlerinden Robert Kiyosaki, Bitcoin hakkında önemli detaylar aktardı.

Bitcoin, altın ve gümüş hakkında sık sık paylaşımlarda bulunan Robert Kiyosaki, Bitcoin hakkında dikkat çekici öngörülerini açıkladı. Robert K, ABD’de başlayan ve etkileri kısa süre içerisinde tüm dünyaya yayılacak bir çöküşün yaşanacağını ve bunun da 2008 krizine benzer etkileri olacağını söyledi.

“Piyasadan milyonlar silinecek”

Twitter’da 2 milyondan fazla takipçisi olan Robert, takipçilerini büyük çöküşün geldiğine dair uyardı.

“2008 zengin olmak için iyi bir zamandı. Her şey satılıktı. Milyonlarca dolar kredi çektim ve pazarlıkla gayrimenkul satın aldım. 2013 yılında büyük bir çöküşün yaklaştığını söyledim. Bu çöküş şu anda başlamış durumda… Milyonlarca insan piyasadan silinecek. Lütfen onlardan biri olmayın ve zengin olma fırsatını kaçırmayın…”

”TASARRUFÇULAR KAYBEDENLERDİR. 25 yıl önce, ZENGİN BABA YOKSUL BABA’da tasarruf edenlerin kaybedenler olduğunu belirtmiştim. Bugün ABD’nin borcu 100’lerce trilyon. GERÇEK ENFLASYON %7 değil %16’dır. Fed’in faiz oranlarını yükseltmesi ABD ekonomisini yok edecek. Tasarruf sahipleri en büyük kaybedenler olacak. GERÇEK PARAYA yatırım yapın. Altın, gümüş ve Bitcoin.”

Robert, geçtiğimiz yıl pek çok kez “Dünya tarihinin en büyük krizi geliyor, altın ve Bitcoin satın alın” şeklinde uyarılarda bulunmuştu. ABD doları ve diğer pek çok para biriminin bir gün çökeceğini düşünen yatırımcı, Bitcoin’e karşı olumlu tavrını devam ettiriyor.

Bu makale ilk olarak Paranfil üzerinde yayımlanmıştır

Valör Nedir?

Valör Nedir?

Yakın zamanda Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun (BDDK) tarafından yapılan açıklamalarda, altın alımıyla beraber artık valör yapacağına dair uygulama getireceğini söylemişti. Peki bu  kelimenin anlamı nedir? Gündemde valör tarihi olarak belirtilen konular ve dahası konuyu yanıtlıyoruz. Fransızca dilinden kendi dilimize geçen kelimenin karşılığı, doğrudan değer olarak anlamlandırılır. BDDK, bir takım yaptığı açıklamalarda da  açıklamasından sonra bir anda merak edilmeye başlanan kelime haline geldi. Fransızcadan geçen bu kelimenin anlamı değer olurken, İngilizcede ise doğrudan “value date” olarak adlandırılır. Yani değer tarihi olarak belirtilen bu ifade, doğrudan işleme konulan bir değer kazanacak şeyin işleme konulan tarihi vurgulamaktadır.

Valör Ne Anlama Geliyor?

Faiz hesaplaması işlemlerinde başlangıç oluşturan tarihe valör adı verilir. Günümüzde kredi hesaplamalarında alacak olarak kayda geçen hareketlerin işlemi hangi gün yapıldıysa, o günü takip eden ilk iş günü olarak açıklanabilir. Borç geçen işlemlerde valör ise doğrudan işlem yapılan gün olarak baz alınır.

Valör Tarihi Ne Anlama Gelir?

Bankaya giderek bir vadeli hesap açmak istediğinizde, vadeli mevduat hesabınızda paranızı burada faize yatırırsınız ve faiz işlemeye başlar. Vadeli hesapların içerisinde yatırım amaçlı paranızın faizi işlemeye başladığı tarihe direkt olarak valör tarihi adı verilir. Uygulamada bir bankada vadeli mevduat hesabınıza para yatırma işlemlerinde, parayı yatırdığınız gün sonrasında direkt faiz işlemeye başlayacaktır.

Piyasalarda yapacağınız çeşitli takas işlemleri olarak belirlenen hisse senedi, fon satışı veya alışı gibi konularda da doğrudan birbirinden farklı süreçler için valör işlemleri bulunur. Sermaye piyasalarında yapacağınız bu işlemler olmak üzere, paraya dayalı birçok konuyla ilgili bulunmaktadır.

Spor Valör Ne Anlama Geliyor?

Spot valör ise doğrudan piyasada yapılan bir işleme bağlı kalarak, ödemelerin işlemin yapıldığı günden sonraki takip ettiği iki iş günü sonrasında gerçekleşmesine karşılık verilen terimdir. Bu işlemlerde de yine değer tarihi önem kazanmaktadır. Şöyle örneklendirebiliriz ki; Pazartesi günü gerçekleşecek olan bir ödeme Çarşamba günü sizlere yapılır. Bu konuda spot karşılığı aslında müşteri için, istenilen paranın banka tarafından sizlere kullanılabilir günü ifade etmektedir. İşlem tarihi ve kullanım tarihi arasında 2 iş günü farkı bulunmaktadır. Bu farklar, mesaj hazırlığı, kontrollerin yapılması ve fon temini gibi işlemler olmaktadır.

Bankacılık sistemlerinde bu tip işlemler elbette değişkenlik gösterir. Şöyle ki, bazı bankalarda aynı gün olurken bazılarında 2 gün ya da 3 gün valörlü olarak hesaplamayla karşı karşıya kalabilirsiniz. Böyle konularda bankalar, bu sürelerin uzamasına bağlı olarak yüksek faiz verebiliyor. Bu tip hesaplama yapılması halinde de, bankaların size sunduğu faiz hesaplamalarını da basitçe görebiliyorsunuz. Daha iyi anlaşılması adına örnek vermek doğru olacaktır. Buna göre örnek vermek gerekirse, 32 gün vadeli hesaba koyduğunuz para içi 3 gün valör işlemi yapılmak istendiğinde ve buna göre faiz oranı olarak %14 faiz aldığınızı varsayalım. Böyle bir durumda aslında banka, paranızla ilgili bu faizi toplamda 35 gün kullanmış olacak ve sonunda size bu faizi vermiş olacaktır.

Birbirinden farklı bankalarda olmak üzere, birçok değişken valörlü sistemlerde devreye girer. Aynı gün valörlü ya da valörsüz olarak adlandırılan terimler de bulunurken, bu isme dayalı olarak vakit kaybetmeden doğrudan bazı şeyleri başlatabiliyorsunuz ancak bu konuda paranızın hacmine göre, para yükünüzün büyüklüğüne göre banka ile yetkili kişi ile oturup pazarlık yapmak gerekecektir. Genel olarak bankaya yatırdığınız paralarda 1 gün valörlü olarak değer kazanacağınız bir durum için, bankadan eğer para çekerseniz, aynı gün valörlü para çekmiş oluyorsunuz anlamlarını taşımaktadır.

Enflasyondan Korunmak

Enflasyondan Korunmak

İnsanların yatırım yapmasındaki en büyük sebeplerden biri enflasyondan korunmaktır. Ülke para birimi değer kaybetse dahi altın,gümüş,petrol ve hisse senetleri gibi yatırım araçlarında bu değer kaybının hissini azaltmak mümkündür. Yatırım yapmak tıpkı bir ağaç ekmeye benzer bu açıdan, yükselen güneşten (bu durumda enflasyon ve değer kaybı oluyor) korunmak için gölge yaratmaya benziyor. Peki bunu nasıl yapabiliriz?

Enflasyon Nedir?

💸 Enflasyon en net tanımıyla fiyatlar genel düzeyinin sürekli ve hissedilir artışını ifade eder.

😱 Bu, paramızın alım gücünün sürekli olarak azalması demek.

Peki, fiyatlar genel düzeyinin artışı derken neyi kastediyoruz?

Ulusal bir ekonomide üretilen tüm mal ve hizmetlerin genel fiyat seviyesindeki artış olarak da özetleyebiliriz.

  • Bu noktada mal ve hizmetler grubu, tüketicilerin tercihlerine göre hazırlanan bir sepetten oluşur. Aynı nedenle; tek tek ürün veya hizmet grubuna ilişkin veya tek seferlik artışlar enflasyon olarak adlandırılmaz. Bu açıkladığımız fiyat seviyelerindeki sürekli artışlara enflasyon deriz.

Enflasyon bizi nasıl etkiler? Yüksek enflasyonun olduğu bir ülkede satın aldığımız ufak bir sakızdan arabaya kadar her şeyin fiyatında artış yaşanır. Bu artışlar ise aldığımız gelir ve giderlerimiz arasındaki mesafeyi açarak alım gücümüzü günden güne azaltır.

  • Cebimizdeki 100 lira ile marketten satın aldığımız yedi ürünün aynı para birimi ile artık yalnızca üçünü alabiliyorsak, ne yazık ki bunun sebebi çağımızın yüz karası enflasyon belasından başka bir şey değildir…

🤿 Derine Dal: Enflasyon ölçümlemesi, daha önce kulak aşinalığımız olan Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE), Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) gibi fiyat endeksleri üzerinden yapılır.

  • Özel kapsamlı enflasyon göstergelerinden Çekirdek TÜFE, fiyat değişimini hesaplarken çok fazla etkilenen (gıda ve enerji gibi) malları hariç tutar.

Bu ölçümlemeler; aylık, yıllık ve toplam alınacak şekilde yapılabilir. Endeks değerleri üzerindeki değişim ilgili dönemin enflasyon oranını verir.

Tüketici fiyat endeksi; adı üstünde, biz tüketicilerin markete gittiğimizde karşılaştığı fiyat değişimlerini gösterir.

Üretici fiyat endeksi ise enflasyonun üreticilere yansıyan yönünü gösterir. Çalışan maaşları, elektrik, doğalgaz ve petrol gibi enerji maliyetleri ve hammadde fiyatları gibi kalemlerdeki fiyat değişimlerini gösterir.

Enflasyon Verilerini Nasıl Okumalıyız? TÜİK’in açıkladığı son veriler, Türkiye’de enflasyonun Nisan ayında 7,25% artarak yıllık bazda 69,97% olduğunu gösterdi.

Nisan ayında enflasyonun 7,25% olması, Nisan ayında satın aldığımız tüketim sepetinin fiyatının Mart ayına göre 7,25% arttığı anlamına geliyor.

Nisan ayında yıllık enflasyonun 69,97% olması ise yine Nisan ayında satın aldığımız tüketim sepetinin fiyatının bir önceki yılın Nisan ayına göre 69,97% arttığı anlamına geliyor.

  • Yıllık enflasyon, bu iki nokta arasındaki fiyat artışını gösterirken ara aylardaki fiyat dalgalanmalarını yansıtmaz. Kaynak

Enflasyon Neden Yükselir?

Enflasyon; talep, maliyet ve yapısallık kaynaklı yükselebilir.

Talep Enflasyonu: Piyasadaki ürün ve hizmetlere olan talepteki artışın, aynı ürün ve hizmetlerin üretim hızından fazla olmasıyla oluşur. Talepteki bu artış ise faiz oranlarıyla direkt olarak kontrol edilebilir.

📌 Bir örnekle: 5 birim üretilmiş X ürünü için 10 birimlik talep olursa ve üreticiler 10 birimlik talebi karşılamakta yetersiz kalıyorsa, X ürününün kıymeti artar ve bu da fiyatına yansır.

  • Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile ham yağ yüklü gemilerinin Türkiye’ye gelememesi “yağ stokları bitecek” kaygısı oluştururken telaşlanan vatandaşın marketlere akın etmesine sebep oldu.
  • Stoklar bitecek endişesiyle yağa olan talebin artmasına karşılık, arzın, yani üretimin bu talebe karşılık verememesi ile yağ fiyatlarındaki artış hızlandı.

Maliyet Enflasyonu: Toplam üretimin azalmasıyla mal ve hizmet fiyatlarının yükselmesi sonucu ortaya çıkan enflasyon şeklidir. Temel olarak emtia, gıda, petrol fiyatlarının yükselmesiyle birlikte üretim maliyetlerinin artması ve bunun da bir sonucu olarak üretim miktarının azalmasını ifade eder. Doğal afet, savaş gibi üretimi etkileyen dışsal faktörler de üretim miktarının azalmasına etki ederek maliyet enflasyonununun oluşmasına sebep olur.

📌 Bir örnekle: Hem Rusya’nın Ukrayna işgali hem de Dolar/TL kurundaki artış ile emtia, gıda ve petrol fiyatlarındaki yükseliş sonucunda ortaya çıkan enflasyon, maliyet enflasyonuna iyi bir örnektir.

  • Kısa bir yolculukla İstanbul – Ankara arası seyahat etmek istediğinizi varsayalım. Özel aracınızla geçen sene arabanızın deposunu ortalama 350-400 liraya doldururken bu sene en az 1.000 liralık bir tutar ödemek sizi şaşırtmasın!

Bugünün Enflasyonu Yarının Enflasyonunu Etkiler Mi?

🤷🏼‍♀️ Evet.

Bazen beklentilerdeki bozulma, enflasyonda yapısallığa veya yapışkanlığa neden olabilir ve bu durum devir etkisiyle, bugünkü enflasyonun yarınki enflasyona devretmesine neden olur.

Ürün ve hizmetlerin fiyatlarındaki bozulmalar, belirsizliği de artırdığından firmaların geleceğe dair fiyat belirlemelerini zorlaştırır. Dolayısıyla, maliyet koşulları hafiflese bile böyle yapısal sorun veya belirsizlik durumlarında enflasyon düşmeyebilir.

Enflasyon Neyi Etkiler?

Enflasyon her şeyden önce ekonomik güvene ve piyasaya zarar verir. Yüksek enflasyonun sürekli hale gelmesiyle yaşanan ekonomik dalgalanmalar, piyasadaki güveni zedeleyerek para hareketlerinin ve dolayısıyla ticari faaliyetin yavaşlamasına sebep olur.

Enflasyonist ortam, yerel parada aşınma etkisi (değer kaybı) oluşturarak piyasada dolarizasyon oluşmasına sebep olur.

  • 🔍 Ülkedeki ulusal paranın enflasyon kaynaklı muhtemel değer kaybından korunmak amacıyla vatandaşların yabancı para birimi cinsinden alım-satım yapması ve varlık tutmasına dolarizasyon adı verilir.

Enflasyonist bir ortamda bugün cebinizde bulunan 100 lira, fiyatların sürekli ve hissedilir bir şekilde yükselmesi (enflasyon) nedeniyle yarın aynı alım gücüne sahip olmayacaktır.

Dolayısıyla birikimleri yerel para birimi cinsinden tutmak mantıksız hale gelecek ve yatırımcılar yabancı para birimi cinsinden varlık tutmaya yönelecektir.

Bu durum, yerli paranın daha da değer kaybetmesine neden olacaktır.

📌 Böyle bir enflasyonist ortamın pelerinli tek kahramanı faizlerdir. Enflasyonist ortamda faizleri yüksek tutmak, fiyat istikrarını oluşturarak fiyat artış hızının zaman içinde azalmasını kapsayan dezenflasyon sürecine destek olur.

Faizler yükselirse yatırımlarınızı yerel para birimi cinsinden yaparak faiz getirisi elde edebilirsiniz. Böylece yabancı para birimlerine olan ilgi, tekrar yerel para üzerine çekilebilir.

Ancak faizleri yükseltmenin de bazı sonuçları elbette olacaktır.

Faizlerin yükselmesi, firmaların yatırım ve istihdam üzerindeki finansman maliyetlerini artıracaktır. Bu nedenle faizlerin artırıldığı bir dönemde, ekonomik büyüme göstergelerinde yavaşlama gözlenebilir.

Faizlerin artırılması gibi sıkılaştırıcı para politikaları, tam da bu sebepten ötürü belirli bir dönem uygulandıktan ve sonuçlandıktan sonra terk edilir.

Piyasaların Öncüsü Fed Yatırım İle Profesyonel Analistlerden Ücretsiz Destek Alın!